Pavarotti seven başkanın izi İstanbul Müzik Festivali’nde
THE Times’ın sesini “24 ayar altından daha değerli” diye tanımladığı Amerikalı mezzosoprano Joyce DiDonato’yu Aya İrini’de dinledik önceki gece.
Ünlü bestecilerin az bilinen aryalarını, kendi projesi olan “Savaşta ve Barışta” için söyleyen DiDonato ilk bölümde savaşı simgeleyen boyalı bir yüz ve bedenle çıktı karşımıza.
1500 yıllık tarihinde savaşa da barışa da kim bilir kaç kez tanıklık etmiş benzersiz Aya İrini’de iki saatin nasıl geçtiğini anlamadık.
Konser öncesi sandalyelerde bulduğumuz notlarda DiDonato bize şu anlamlı soruyu sormuştu:
“Karmaşanın ortasında huzuru nasıl bulursunuz?”.
Bir dakika nefes alın ve sorunun cevabını verin.
Bugün öğleden sonra 555 yıllık tarihi Kapalıçarşı’da, kanun virtüözü Hakan Güngör’ün özel projesinde yer alan Unesco’nun barış elçisi ney sanatçısı Kudsi Erguner ile birlikte yerli ve yabancı sanatçıların “İstanbul’un Ezgileri” konseri var.
46. İstanbul Müzik Festivali’nin bize sunduğu güzellikleri peş peşe yaşarken, bu yıl festivalin üçüncü kez sponsorluğunu üstlenen Elginkan Topluluğu şirketlerinden E.C.A Yönetim Kurulu Başkanı Gaye Akçen’in sözleri aklıma düşüyor:
“Elginkan’ın Başkanı merhum Hüseyin Ekrem Elginkan klasik müziğe çok düşkündü. Birlikte Pavarotti konserine gitmişliğimiz vardır. Bugün İstanbul Müzik Festivali’nde yer almamız bize kendisinden kalan bu eşsiz mirasın sonucu”.
Pavarotti seven başkanın izi İstanbul Müzik Festivali’nde.
İyi ki.
YENİ YATIRIMLAR VE EĞİTİM PROJELERİ
Kapalıçarşı’daki konserin gösteri sponsoru da olan Elginkan’ı daha yakından tanımak, gelecekteki projelerini konuşmak üzere Gaye Akçen ile Elginkan Vakfı’nın Esentepe’deki binasında buluşuyoruz.
Daha önce birkaç kez yazmıştım, yine hatırlatayım.
Elginkan Topluluğu, Türkiye’de tüm varlıkları ve gelirleri bir vakfa ait olan bir kuruluş.
1951 yılında Manisalı Elginkan ailesi tarafından kurulmuş.
Hüseyin Ekrem ve Cahit Elginkan kardeşler Anadolu’ya açılan ilk müteahhitler.
1957 kurulan E.C.A markası Ekrem, Cahit ve babaları Ahmet Elginkan’ın baş harflerinden oluşuyor.
Topluluğun tüm hisseleri ve yönetimi ailenin son temsilcisi Ekrem Elginkan’ın 1999 yılında hayatını kaybetmesiyle Elginkan Vakfı’na geçiyor.
Hüseyin Ekrem Elginkan’ın “manevi kızı” Gaye Akçen, 22 yıldan beri toplulukta.
Uzun yıllar başkan yardımcılığı görevini sürdürdükten sonra beş yıl önce İcra Meclisi Başkanlığını devralmış.
Kendisini Hüseyin Ekrem Elginkan’ın öğrencisi olarak görüyor.
Sohbetimizde, bünyesinde 21 şirket ve 13 fabrika barındıran, E.C.A ve Serel gibi markaları 70 ülkeye ihraç eden topluluğun tüm k^arını yeni yatırımlara ve vakfın eğitim projelerine ayırdığını anlatıyor.
Gerçekten ilginç bir model.
GİRESUN’A KIZ YURDU YAPIYOR
Elginkan Vakfı’nın kurduğu eğitim merkezlerinde şimdiye kadar 430 bin kişiye eğitim verilmiş.
2006 yılından bu yana ise 2 bin öğrenciye burs sağlamış.
Eğitimden söz açılmışken Gaye Akçen, vakfın önümüzdeki günlerde Giresun’da 400 yataklı Giresun Kız Meslek Öğrenim Yurdunun temelini atacaklarını söylüyor.
15 ila 20 milyon liraya mal olacak yurdun yanı sıra İstanbul Sancaktepe’de kurulacak Teknik Eğitim Merkezi’nin de projesi hazırmış.
Yeni yatırımların başında ise Bilecik’te Serel karo seramik fabrikasının kurulması projesi geliyor.
Elginkan Topluluğu’nun yılda ne kadar büyüdüğünü merak ettik.
Akçen “Yılda ortalama yüzde 15-20 büyüyoruz. Daha aşağısını kabul edemem” cevabını veriyor.
MUSLUK KOLEKSİYONU’NDA 15. YÜZYILDAN MUSLUK VAR
ELGİNKAN Vakfı binasının son katında Türkiye’nin en önemli tarihi musluk koleksiyonlarından biri var.
Elginkan Topluluğu’nun 50. Yılında Aya İrini’de sergilenmiş olan koleksiyon, Hüseyin Ekrem Elginkan tarafından yakın arkadaşı Yüksek Mühendis Cüneyt Ölçer’in desteğiyle oluşturulmuş.
Günümüzde ileri musluk teknoloji üreten E.C.A’nın benzersiz koleksiyonunda yer alan 15. Yüzyıldan kalma musluklar top şeklinde.
16. yüzyıl ve 17. yüzyıl musluklarında yaygın bir şekilde ejder, yılan, koç gibi hayvan başı, çiçek formları kullanılmış.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da 200, Beyazıt’ın 70, Kanuni’nin 700 çeşme yaptırmış olduklarını düşünürseniz muslukların kültürümüzde ne denli önemli olduğu anlaşılıyor.